Hrant Dink cinayetinin hazırlıklarının yapıldığı Trabzon ve cinayetin işlendiği İstanbul’daki emniyet müdürleri mahkeme tarafından beraat ettirildi. Mahkeme, çelişkilerle dolu bir kararla, İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerini cinayetten sorumlu tuttu.
Yasin Hayal grubuna operasyon yapılmaması
Asli görevi bu operasyonları yürütmek olan il emniyet müdürleri ceza almazken, operasyon yapma görevi olmayan İstihbarat Daire Başkanlığı sorumlu tutuldu.
Yasin Hayal, gerçekleştirmek istediği cinayetin hazırlıklarını Trabzon’da yürütmektedir. Erhan Tuncel, bu bilgiyi Trabzon emniyetine iletmiştir. Bu bilgiler ışığında 2004 yılından itibaren Yasin HAYAL hakkında terör faaliyetleri kapsamında derlenen istihbari bilgiler 15 Şubat 2006 tarihli F-4 raporu ve Yasin’in cezaevinden çıkmasını müteakip Ermenilere karşı büyük kin beslediği ve “Bir daha eylem yaparsam İstanbul’da yaparım.” şeklindeki düşüncelerinin ve eylem niyetinin belirtildiği 09.10.2005 tarihli 7 no’lu F-5 raporunda yer almaktadır.
Operasyonu kim yapar?
Hrant Dink cinayetinin önlenmesi için Yasin Hayal grubuna operasyon yapılması gerekmektedir. Bu operasyon için önce İstihbarat Şube'nin elinde bulunan bilgilerle birlikte kendi değerlendirmesini Terörle Mücadele Şubesine iletmesi gerekir. Ardından terör konusunda emniyetin içerisindeki icrai birim olan Terörle Mücadele Şubesi ile Cumhuriyet Savcılığı gerekli çalışmayı yapar ve operasyon gerçekleşir. Bu operasyon adli kolluk faaliyeti kapsamındadır.
İstihbarat şubelerinin adli kolluk faaliyetlerinde rolü bulunmamaktadır. İstihbarat birimleri elde ettikleri haberleri rapor haline getirir, değerlendirir ve gerekli gördüklerinde operasyon yapacak ilgili şubeye konuyu iletirler. Hrant Dink cinayeti olayında Erhan Tuncel'den alınan istihbaratları değerlendiren Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, operasyon için yeterli bilgi ve bulguya sahip olunamadığını beyan etmiş ve konuyu Terörle Mücadele Şubesi'ne iletmemiştir.
İstihbaratı değerlendirme görevi İl İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç'tedir. Operasyon yapılması gerektiğini Terörle Mücadele Şubesi'ne iletmek görevi İl İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç'tedir.
Mahkeme ne diyor?
Buna rağmen mahkeme Engin Dinç'i aklayıp suçu Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'e bırakmak için yapılması gereken operasyonun adli değil planlı istihbarat operasyonu olduğunu ve bunun da İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından yapılması gerektiğini söylemektedir. Planlı istihbarat operasyonu özellikle çok sayıda üyesi olan ve birden fazla ilde faaliyet gösteren örgütlerin deşifre edilmesi için kullanılan bir operasyondur. Bu operasyon sonucunda zorunlu olarak adli operasyon yapılması ve suçluların yakalanması gerekmez. Dink olayında ise muhbirinden alınan bilgiler üzerine eylemi planlayanın Yasin Hayal olduğu ve sadece Trabzon'daki yakın arkadaşlarıyla konuyu görüştüğü bilinmektedir.
Ayrıca yönetmeliğin 68. maddesinde planlı istihbarat operasyonunun hazırlanması, yürütülmesi ve sonuçlandırılmasının bir yönerge ile belirleneceği söylenmiş, ancak bu yönerge çıkarılmamıştır. Uygulamada ise bu operasyonlar İl İstihbarat Şube Müdürlükleri tarafından hazırlıklarının yapılıp onaya sunulması ile gerçekleşmektedir. Hrant Dink cinayeti öncesi Trabzon İstihbarat Şubesi'nden gelen bir operasyon talebi bulunmamaktadır. Başlatılmayan operasyonlar için ise İstihbarat Daire'nin iller arası koordinasyon görevinden bahsedilemez.
Yönetmeliğin 62. maddesinde "Ülke genelinde görev alanı ile ilgili bir faaliyetin tespit edilmesi veya bunun coğrafi veya demografik olarak geniş bir bölgeyi etkileme ihtimalinin bulunması halinde Başkanlık re'sen istihbarat operasyonu yapabilir." denilmektedir. Sanık olarak yargılandığı davaya konuyla ilgili yazı gönderen Engin Dinç daha önce İstihbarat Daire'nin re'sen planlı istihbarat operasyonu yaptığını söylemiş ancak bunların neler olduğunu bilinmemektedir. Mahkeme Engin Dinç’in yazdığı yazıdaki ifadeleri aynen karara koymuştur. "Azmettiricinin hedefe yönelik planlamasına ilişkin edinilen istihbaratın birden fazla ili içeren çalışma ve birlikte hareket ederek operasyon tertip etme niteliğinde olduğu, söz konusu PIO uygulaması kapsamında değerlendirmeyi gerektirdiği, bu çerçevede benzeri operasyonların yapıldığı ancak vaki olay özelinde ise herhangi bir işlemin yapılmadığı, bu uygulamanın yönetmelik çerçevesinde C Şube Müdürlüğünce yerine getirilmesi gerektiği anlaşılmıştır."
Sonuç:
- Yapılması gereken operasyon adli birimlerin yürüteceği operasyondur. Bu halde sorumlu operasyon yapılması gerektiğini adli birimlere iletmeyen Engin Dinç'tir.
- Ancak Mahkeme ise kasıtlı olarak yanlış bir değerlendirme ile yapılması gerekenin planlı istihbarat operasyonu olduğunu söylemiştir. Bu halde bile tecrübeli istihbaratçılara göre uygulamada planlı istihbarat operasyonlarını başlatan birim İl İstihbarat Şube Müdürlükleri’dir.
- Kaldı ki İstihbarat Daire Başkanlığına Yasin Hayal’in eylemiyle alakalı en son bilgi cinayetten 7 ay önce 8 Nisan 2006’da gelen Hayal’in eylemden vazgeçirilmeye çalışıldığı bilgisidir. Mahkeme kendi örgüt kurgusunu tamamlayabilmek için zorlama bir kararla operasyon yapması gerekenlerin Akyürek ve Yılmazer olduğunu söylemiştir."
Erhan Tuncel Mc Donald’s bombalaması olayından sonra Trabzon istihbarat şube görevlisi polisler tarafından yardımcı istihbarat elemanı olarak kullanılmaya başlandı. İstihbarat polisleri Tuncel’den aşırı sağ ve dini gruplar ile ilgili bilgiler alıyordu. Özellikle Yasin Hayal’in takibini yapıyordu. 15 Şubat 2006’da Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldüreceği istihbaratını verdi. Rapor haline getirilen bu istihbarat İstanbul Emniyet müdürlüğü ve istihbarat Daire Başkanlığı ile paylaşıldı.
Tuncel’den alınan istihbaratlar 8 Nisan 2006 tarihinde ikinci bir rapor haline getirildi. Bu raporda Yasin Hayal’in eylemden vazgeçirilmek için uğraşıldığı, Yasin’in bir yerde ise girdiği ve bir futbol takımında oynamaya başladığı yazıyordu.
Tuncel ile ilgilenen Polis memuru Muhittin Zenit’in Tuncel’den verim alınamadığını ve muhbirlikten çıkarılması gerektiğini söylemesi üzerine İstihbarat şube müdürü Engin Dinç Erhan Tuncel’i odasına çağırıp yüz yüze konuştu. Görüşmeye şahit olanların da ifadelerinde doğruladıkları üzere “bu çocuk bir yıl yatar, bir tane bilgi verir, bizi kurtarır” dediği ortaya çıktı.
Bu görüşmeden sonra Erhan Tuncel ile olan irtibatın devam ettiği HTS kayıtlarından ve sanık beyanlarından anlaşıldı. Ancak 8 Nisan 2006’dan Erhan Tuncel’in Yie’lik statüsünden çıkarıldığı 17 Kasım 2006’ya kadar olan fiziki görüşmelerde 11 ve 12 no’lu iki tane F3 görüşme raporu düzenlendi.
Erhan Tunceli Yie’likten kim çıkardı?
Erhan Tuncel’in Yie’likten çıkarılması talebini Trabzon istihbarat şubesi polisleri Mehmet Ayhan, Onur Karakaya yaptı. Şubede görevli Şube müdürü Faruk Sari (Eylül 2006 itibariyle göreve başlayan) Mudur yardımcısı Hasan Durmuşoğlu imzaladı. Bu talep il emniyet Müdürü Reşat Altay’a sunuldu ve onun da imzası alindi. Prosedür gereği İstihbarat Daire başkanlığına gönderildi. Daire başkanı Ramazan Akyürek tarafından da imzalandı ve 23 Kasım 2006’da Erhan Tuncel Yie’lik statüsünden çıkarıldı.
Mahkeme ne diyor?
İstihbarat Daire Başkanlığı hakkında “son olarak gelen YİE düşümü yazısı ile de artık azmettiricinin tamamen serbest hale geleceği ve hakkında bilgi edinilemeyeceğinden dolayı da cinayetin önlenmemesi halinde gerçekleşebileceğinin kesin hale geleceği basit bir muhakeme sonucunda dahi öngörülebilecek iken bunun yapılmadığı ve işleme onay vermek suretiyle YİE düşümünün yapıldığı” iddiasıyla bir suçlama yapılıyor.
- Erhan Tuncel’in verimliliğini değerlendiren ve Yie’lik statüsünün düşürülmesi kararını alan yer Trabzon il Emniyet müdürlüğüdür. İl Emniyet Müdürü Reşat Altay’dı. Reşat Altay kendi ifadesinde de söylediği üzere Erhan Tuncel’in kim olduğunu biliyordu ve sıkıntı çıkardığını ögrendiği Tuncel ile yüz yüze görüşmeyi bile teklif etti.
- Bu karar alındıktan sonra İstihbarat Daire başkanlığına Erhan Tuncel’in kayıtlardan düşülmesi için resmi yazı yazıldı. Erhan Tuncel kayıtlardan düşüldü. Sonuç olarak kararı veren Trabzon il Emniyeti, prosedür için kayıttan duşumu yapan İstihbarat daire başkanlığıdır.
Mahkeme ayrıca “üstelik o tarihte İDB Başkanı olan sanık Ramazan Akyürek’in bir önceki görev yerinin Trabzon ilinde İl Emniyet Müdürlüğü olup buradan dolayı YİE'yi, azmettirici Yasin'i ve maktule yönelik tasarıyı bizzat bildiği gibi ŞUBAT/2006 tarihli F3-F4'leri ve ilgili üst yazıyı kendisinin imzalayıp IDB’ye gönderdiği de dikkate alındığında YİE düşümünün olası/kesin nitelikli vahim sonuçlarını da en iyi bilecek konumda olduğunun izahtan vareste olduğu” seklinde bir değerlendirme yapmıştır.
- Ramazan Akyürek Trabzon il Emniyet müdürü iken Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’den haberdardı ve üzerine düşen vazifeyi yaparak cinayet istihbaratını ilgili yerlere bildirdi. Bu yazıdan 3 ay sonra İstihbarat Daire başkanlığına atandı. İstihbarat daire başkanı olarak ise Trabzon il emniyeti tarafından alınan karar neticesinde kayıttan düşüm işlemini imzaladı.
- Erhan Tuncel ve Yasin Hayal konusunu görevi gereği takip eden, Erhan Tuncel’in verimliliğini değerlendiren Trabzon Emniyetidir. Ancak Mahkeme Ramazan Akyürek’e önce Erhan Tuncel’in verimliliğini ve Yasin hayal konusunun takibini yapma görevini yükleyip sonra bunu yerine getirmediği için sorumluluğunun olduğunu soyluyor. Bir konuda geçmişten gelen bilgisinin olması o konuda görevi ve sorumluluğu olduğu anlamına gelmeyeceği açıktır.
Reşat Altay’a ne oldu?
Altay’ın kendi ifadesinde dediği üzere Erhan Tuncel’den haberi vardı. Buna rağmen Tuncel’in Yie’likten düşüm talebini onayladı.
- Eğer Erhan Tuncel’in Yie’likten çıkarılması bir suç teşkil ediyorsa bunun sorumluları arasında kararı onaylayan Reşat Altay da vardır.
- Eğer prosedür gereği kayıttan düşüm işlemini yapan Ramazan Akyürek bu konuda ceza alıyorsa Reşat Altay’ın öncelikle ceza alması gerekir.
- Mahkeme Reşat Altay için “başladıktan itibaren mevcut istihbari bilgilerin kendisine brifing halinde sunulmadığından bilgisinin bulunmadığı yönündeki savunmalarının aksini gösterir bir hususun Mahkememizce tespit edilemediği”ni söyleyip olaydan bilgisinin olmadığını kabul etti. Halbuki Yie’lik düşüm kararında hem de Erhan Tuncel ile yapılan görüşmeye ait 11 no’lu F3 raporunda imzası bulunmaktadır. Buna rağmen Mahkeme “sürecin sanıktan gizlendiğinin anlaşılması” gibi üstü kapalı bir ifadeyle Reşat Altay’a ceza vermeyip akladı.
Erhan Tuncel’in muhbirlikten çıkarılması
Erhan Tuncel'in verimliliğini değerlendiren ve görevden alma kararını imzalayan Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay beraat etti. Ancak muhbirin kaydının sistemden çıkarılmasını onaylayan İstihbarat Daire Başkanlığı yetkilileri ceza aldı.
İstanbul’a gönderilen Yazıda geçen ifadeler
Mahkeme, Trabzon İstihbarat Şubesi'nden İstanbul Emniyeti'ne gönderilen 17 Şubat 2006 tarihli yazıda yer alan ifadelerin Hrant Dink'in öldürüleceği anlamına gelmediğini belirterek Ahmet İlhan Güler'in beraatine karar verdi.
Hrant Dink cinayeti öncesinde en dikkat çekici olay, Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nden İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gönderilen 17 Şubat 2006 tarihli yazıdır. Bu yazıda, Yasin Hayal’in Hrant Dink’e yönelik ses getirici bir eylem yapacağı söylenmektedir. Ayrıca yazının son paragrafında, Yasin Hayal’in daha önce McDonald’s'a bomba koyup patlattığı ve aklına koyduğu şeyleri yapacak kapasitede biri olduğu yazılıydı. Yazıda, İstanbul Emniyeti'nden Yasin Hayal’in eylem için İstanbul'a gelip yanında kalacağı kişi olan abisi Osman Hayal’in çalıştığı düşünülen fırının adresi ve Osman Hayal’in telefon numarasının kontrol edilmesi isteniyordu. Muhalefet raporlarında ayrıntılı olarak tespit edildiği üzere İstanbul Emniyeti, bu yazıyla ilgili olarak hiçbir çalışma yürütmedi. Üstelik sorumluluktan kurtulmak için cinayetten sonra müfettişlerce tespit edilen sahte evrak düzenledi. Buna rağmen İstanbul Emniyeti görevlileri hakkında uzun süre soruşturma açılmadı. İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, bu yazıda geçen ses getirici eylem ibaresinin muğlak olduğunu savundu. Bu ifadenin kesin bir öldürme amacı taşıyan eylem anlamına gelmediğini söyledi. Trabzon Emniyeti yazıda öldürme ibaresini kullansaydı daha fazla çalışma yapılabilirdi diye kendisini savundu. Bu şekilde Ahmet İlhan Güler ceza almaktan kurtuldu.
Yazı ne anlama geliyor?
Dava boyunca İstanbul Emniyeti görevlileri hariç herkes, yazıdan Yasin Hayal’in Hrant Dink’in hayatına yönelik eylem gerçekleştireceğini anladığını söyledi. Muhalefet raporlarında Trabzon’dan gelen yazının nokta istihbarat taşıdığı belirtildi. Hem Hrant Dink gibi ünlü bir gazetecinin adının geçmesi hem de bombalama eylemi yapan Yasin Hayal’in adının geçmesi istihbaratın ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. Kaldı ki müfettişlerin tespitlerine göre İstanbul Emniyetine giden yazı üzerine İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı bile kalemle “önemli, gereğini yapalım” yazmıştı.
Yazı İstihbarat Daireye gönderilenden neden farklı?
Mevzuat gereği istihbarat daire başkanlığına il istihbarat şube müdürlükleri yazdıkları F4 haber raporlarını aynen göndermek zorundadır. Ancak il istihbarat şube müdürlükleri kendi aralarında yazışırken raporu aynen değil, özet halinde yazarlar. Bahsi geçen yazıyı ise Trabzon İstihbarat Şubesi görevlileri yazdı. Bu şubenin müdürü ise Engin Dinç idi.
Mahkeme ne diyor?
Mahkeme, “yazı içeriğinde geçen 'ses getirici eylem' bahsinin farklı düzeylerde anlaşılabilecek mahiyette olduğu, mutlak surette cinayet bilgisi içermediği” şeklinde bir sonuca vardı. Ahmet İlhan Güler’in bu yazı neticesinde yapacağı şeylerin sınırlı olduğunu ve üzerine düşeni yaptığını söyledi. Yani mahkeme, müfettişler, davada yargılanan sanıklar ve tanıklar ile bilirkişilerin önemli gördüğü yazıyı önemsiz olarak değerlendirdi. Trabzon İstihbarat Şubesi, bu yazıyı Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürme planının olduğunu söylemek için yazdı. Hatta bu konunun önemli olduğunu söyleyen Engin Dinç, Ahmet İlhan Güler’i telefonla arayıp detaylı bilgi verdiğini iddia etti.
İstanbul'a gönderilen yazıyla aynı anda İstihbarat Daire Başkanlığı'na da F4 raporu gönderildi. Hem yazı hem de rapor aynı doğrultuda bilgiler içeriyordu. Mahkeme, İstihbarat Daire Başkanlığı'na neden bu kadar önemli bilgi üzerine konuyu takip edip iller arasında koordinasyon sağlanmadığını sorup dairenin sorumlu olduğunu söyledi.
Sonuç olarak:
- Hrant Dink’e yönelik ses getirici eylem ibaresini içeren yazının önemsiz olduğunu söyleyen mahkeme, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’e ceza vermedi.
- Yazı önemli bir istihbaratı içeriyorsa ve muğlak ifadeyle yazılmışsa, yazıyı yazan Engin Dinç’in çok büyük hatası vardır, ama ceza almadı.
- Ya yazı önemlidir, Güler ceza almalıdır ya da yazı önemsizdir, Engin Dinç ceza almalıdır. Ancak mahkeme ikisine de beraat verip İstihbarat Daire görevlilerine ceza verdi.
Hrant Dink İstanbul’da ikamet etmekteydi. Koruma hizmetleri yönetmeliğine göre, hayati tehlikede olan birine il koruma komisyonu tarafından koruma verilmesi kararlaştırılır. Bu komisyona il valisi başkanlık eder ve emniyet ve jandarma kolluk kuvvetleri katılır.
Yönetmeliğin 10. maddesine göre, kişilerin talepleri üzerine koruma kararı alınabilir. Hrant Dink’in böyle bir talebi olmadığı bilinmektedir.
11.maddeye göre ise hayati tehlikesi bulunan kişilere istihbarat birimlerinin teklif etmesi ve komisyonun onaylamasıyla resen koruma kararı verilebilir.
Hrant Dink’in hayati tehlikesi var mıydı?
Hrant Dink, İstanbul’da yoğun bir hedef gösterilme propagandasına maruz kaldı. Agos gazetesi önünde "Hrant Dink öfkemizin hedefidir" diye açıklama yapıldı. Hakında Türklüğü aşağılama suçundan davalara açıldı. Ulusal gazetelerde "Ermeni'ye bak" başlığıyla direkt hedef gösterildi. Ermeni cemaati lideri Patrik, İstanbul valiliğinden Ermeni vatandaşlar için koruma talep etti. İstihbarat Daire Başkanlığı, tüm illerin istihbarat müdürlüklerine Ermeni soykırımı meselesinden dolayı ortaya çıkabilecek eylemler konusunda uyarıda bulundu. Hrant Dink’e tehdit içerikli bir mektup gönderildi ve bu mektup savcılığa teslim edilip soruşturma başlatılması istendi. En önemlisi, Trabzon Emniyetinden İstanbul İstihbarat Şubesine 17 Şubat 2006 tarihinde Dink’e yönelik bir eylemle ilgili yazı gönderildi. Dolayısıyla Dink’in hayati tehlikesi bulunuyordu.
Koruma kararı alınmasını kim teklif eder?
11.maddede koruma teklifinin istihbarat birimleri tarafından yapılacağı belirtilmektedir. Hangi istihbarat birimi olduğu açıkça ifade edilmemiştir. Bu durumda teknik olarak bütün istihbarat birimleri bu teklifi yapabilir. Uygulamada ise her ilde bulunan emniyet istihbarat şube müdürlükleri bu görevi yürütmektedir. İstihbarat Daire Başkanlığının il koruma komisyonuna yazdığı bir tane bile koruma teklifi yazısı bulunmamaktadır. Trabzon İstihbarat Şubesi, İstanbul’a yazı göndererek Hrant Dink’in hayati tehlikesini bildirmiştir. Bu durumda konuyu il koruma komisyonuna taşıyacak birim İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü'dür. Ancak İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Guler, kendilerinin koruma teklifi vermeye yetkilerinin olmadığını, İstihbarat Daire Başkanlığının hedef şahıslar programı’na göre bu teklifin İstihbarat Daire tarafından yapılması gerektiğini savundu.
Hedef Şahıslar Programı nedir ve ne işe yarar?
Hedef Şahıslar Programı, İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından bir talimatla uygulamaya konan arşiv programıdır. Buna göre bir ilin istihbarat şubesi terör örgütlerinin hedefi haline gelmiş kişiler için İstihbarat Daire Başkanlığının IDP (İstihbarat Değerlendirme Projesi) dijital sistemine doğrudan giriş yapılmasını yasaklar. Sebebi, bir kişi hakkında birden fazla dosya bulunmamasıdır. İl İstihbarat Şube Müdürlükleri bilgileri bir yazıyla gönderecek ve “hedef şahıslar” programına veri girişini İstihbarat Daire Başkanlığı yapacaktır. Ayrıca il koruma komisyonuna yönetmeliğin 10. Maddesi kapsamında korunma talebinde bulunan kişi hakkında komisyon tarafından bilgi istenirse, bu bilgi istihbarat daire başkanlığı tarafından verilecektir. Çünkü bütün illerden gelen bilgilerle beraber kapsamlı, tekrara düşmeyen, kaynağı belli bilgiler koruma komisyonlarına daha sağlıklı bir şekilde iletilecektir. Dolayısıyla bu program, il istihbarat şube müdürlüklerinin koruma komisyonlarına kişilerin korunması talebini sunma yükümlülüklerini kaldırmamaktadır. Zaten koruma prosedürünü anlatan yönetmelik kanun hiyerarşisinde talimattan daha yukarıdadır. Buna uyulması zorunludur. Hedef Şahıslar Programının nihai amacı, bilgi talebinde bulunan komisyonlara sağlıklı bilgi aktarmaktır.
Sonuç olarak Hrant Dink’in hayati tehlikesinin olduğunu ve korunması gerektiğini il koruma komisyonuna bildirmesi gereken kişi İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Guler’dir.
Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal’e koruma verildi
Hrant Dink cinayetinden hemen sonra yazarlar Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal için koruma verilmesi amacıyla İstanbul İstihbarat Şubesi il koruma komisyonuna yazı yazdı. Bunun üzerine yazarlara koruma verildi. Bu durum açıkça göstermektedir ki İl İstihbarat Şube Müdürlüğü koruma komisyonlarına doğrudan koruma teklifi götürebilmektedir. Ahmet İlhan Guler’in savunması resmen geçersiz oldu.
Mahkeme ne diyor?
Mahkeme Ahmet İlhan Guler ve İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah için “yazarlar Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal hakkındaki koruma işlemleriyle benzerlikleri dışında sanığa atfı gereken bir kusurun tespit edilemediği, bunun ise ancak TCK 257 kapsamında görevin ihmali olarak nitelendirilebileceği” değerlendirmesinde bulundu.
Sonuç olarak:
- Hrant Dink’e yönelik hayati tehlikeyi bilen ve koruma komisyonuna konuyu bildirmeyen Ahmet İlhan Guler’in ihmali mahkeme tarafından yalnızca görevin ihmali sayıldı, bu suç da dava zamanaşımına uğradığı için sanığa ceza verilmedi.
- Ancak mahkeme daha önce hiçbir örneği olmadığı halde İstihbarat Daire Başkanlığına il koruma komisyonuna yazı yazıp koruma teklifi verme yükümlülüğü yükledi ve sorumluluğu olduğunu ifade etti. Ahmet İlhan Guler için görevin ihmali değerlendirmesi yapan bu mahkeme İstihbarat Daire görevlileri Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer için Kasıtlı Adam Öldürme suçundan ceza verdi.
Dink’e koruma verilmemesi
Hrant Dink'e yönelik onlarca tehdit varken koruma kararı çıkartmayan İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlilerinin ihmali basit bir görev ihmali olarak değerlendirildi ve ceza almadılar.
17 Şubat 2006 tarihli yazıdan sonra konunun takip edilmemesi
Mahkeme, konuyu hiç araştırmadan, müfettişler tarafından 17 Şubat 2006 tarihli tebligata uygun olarak yeterli çalışma yapmadıkları tespit edilen İstanbul istihbarat şubesi görevlilerinin yeterli çalışma yaptıklarını kabul etti.
Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından İstanbul Emniyetine gönderilen 17 Şubat 2006 tarihli yazının gereği olarak, İstanbul Emniyeti tarafından çalışma yürütülmedi. Ancak cinayetin hemen sonrasında geriye dönük olarak çalışma raporu düzenlendi. Şube Müdürü Ahmet İlhan Guler öncelikle yazının muğlak olduğunu savunarak, sonra yazıda kendilerinden isteneni yaptıklarını ve bunun da yeterli olduğunu savundu.
İstanbul İstihbaratının yaptıkları çalışma
17 Şubat 2006’da İstanbul Emniyetine ulaşan Yasin Hayal’in Hrant Dink’e yönelik ses getirici eylem yapacağı bilgisini veren yazıda, Osman Hayal’e ait telefon numarası ve bir adres yer alıyordu. İstanbul İstihbarat görevlisi Komiser Volkan Altunbulak, belirtilen telefon numarasını IDP sistemi üzerinden kontrol ettiğini söyledi. Müfettişler tarafından İstihbarat Daire Başkanlığının IDP sisteminin log kayıtları incelendi ve böyle bir sorgulama kaydının olmadığı tespit edildi.
24 Şubat 2006 tarihinde yazıda yer alan adreste çalışma yapıldığı ve Osman Hayal’in orada bulunmadığının tespit edildiği iddia edildi. Bu çalışma sonunda ise bir tahkikat raporu düzenlendiği söylendi. Ancak müfettişler tarafından yapılan detaylı incelemede bu tahkikatın 24 Şubat 2006’da değil cinayetten sonra yapıldığı ve düzenlenen belgenin de cinayetten sonra düzenlenip geçmişe dönük tarih atıldığı tespit edildi.
Müfettişlerin tespitleri
“İstanbul İstihbarat Şubesince Trabzon’dan gelen yazıda belirtilen bilgiler üzerine polis memurları Bahadır Tekin ve Özcan Özkan tarafından yapılan tahkikat raporunun, üzerinde yazan 24 Şubat 2006 tarihinde değil de cinayet sonrasında sorumluluktan kurtulmak için yapılmış olduğu şüpheleri üzerine incelemeler yapılmıştır. a) Raporun hiyerarşik olarak sırayla paraflanmasına rağmen ara kademedeki bir amir olan Başkomiser İbrahim Şevki Eldivan’ın herhangi bir resmi mazereti olmadığı halde bu raporu paraflamadığı görülmüştür. Bunun sebebinin raporun cinayet tarihinde düzenlenmesi ve o tarihte İbrahim Şevki Eldivan’ın yurt dışı görevinde olması ihtimaller arasındadır. b) 1 Kasım 2005 ile 31 Aralık 2006 tarihleri arasında polis memuru Bahadır Tekin tarafından hazırlanan 66 adet tahkikat raporunun 65’inin İstanbul İstihbarat Şubesinde kullanılan VADI isimli arşiv programına kaydedildiği sadece 24 Şubat 2006 tarihli olaya konu raporun kaydedilmediği tespit edilmiştir. c) Yine Bahadır Tekin tarafından hazırlanan 66 adet tahkikat raporunun 65’inde paraf olmamasına rağmen yalnızca 24 Şubat 2006 tarihli olaya konu rapor üzerinde sıralı amirlerce paraf atıldığı görülmektedir. d) İlgili rapor polis memurundan şube müdürüne kadar sıralı amirler tarafından sırasıyla imzalanması aşamasında ara kademedeki emniyet amiri İbrahim Pala’nın rapor üzerine araştırma yapılmasına dair emirvari bir not düştüğü daha sonra bunda raporun Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’e sunulduğu, üste sunulan rapora böyle bir ifadenin yazılmasının olağan olmadığı tespit edilmiştir. e) 1 Kasım 2005 ile 31 Aralık 2006 tarihleri arasında çoğu tahkikatta ekip halinde çalışan Bahadır Tekin, Özcan Özkan ve Kahraman Küllücek’in beraber çalıştıkları, ancak 24 Şubat 2006 tarihli olaya konu raporda Kahraman Küllücek’in imzasının bulunmadığı tespit edilmiştir. Alınan ifadelerde Kahraman Küllücek’in bu tahkikata katılmamasının nedeni somut bir şekilde ortaya konulmamıştır. Bu sebepler tek başlarına kanaat oluşturmaya yetmese bile hep beraber değerlendirildiğinde raporun cinayet sonrasında oluşturulduğu şüphelerini güçlendirmektedir.
İddia edildiği gibi 24 Şubat 2006 günü polis memurları Bahadır Tekin ve Özcan Özkan’ın Ümraniye tarafında Osman Hayal’in çalışmış olabileceği adres üzerindeki araştırmanın aslında cinayet sonrası yapılmış olabileceği ihtimali incelenmiştir. Buna göre ilgili polis memurlarının 24 Şubat 2006 günü sabah saat 09:30’dan gece 01:00’a kadar Fatih/İstanbul bölgesinde başka bir görevde oldukları tespit edilmiştir. İfadeleri alınan İstanbul İstihbarat görevlileri Ümraniye tarafındaki tahkikatın sabah 9:30’dan önce yapıldığını ve sonra Fatih bölgesine geçildiğini beyan etmişlerdir. İkamet adresleri İstanbul’un Avrupa yakasında olan polis memurlarının sabah erken saatte İstanbul trafiğinde Ümraniye’ye gidip araştırma yapıp tekrar Fatih bölgesine 09:30’dan önce dönmelerinin çok düşük bir ihtimal olduğu anlaşılmaktadır.
Volkan Altunbulak’ın tahkikat emrini verdim dediği tarihle tahkikatı yaptığı iddia edilen Bahadır Tekin’in emri aldım dediği tarih çelişmektedir.”
Mahkeme ne diyor?
Mahkeme “17 Şubat 2006 tarihli "ses getirici eylem" içerikli yazının Yasin Hayal ve kardeşi Osman Hayal çerçevesinde olduğu, Yasin'in bu tarihte İstanbul ilinde bulunmadığı, Osman Hayal'in de yapılan araştırmada adresinin tespit edilemediği, yazı içeriği ile sınırlı bilgiler doğrultusunda gereken araştırmanın yapıldığı” gerekçesiyle Ahmet İlhan Güler’i beraat ettirdi.
Mahkeme, delilleri değerlendirdiği bölümde müfettişler tarafından yapılan incelemelerde ortaya çıkan sonuçları hiçbirini dikkate almadı. Yazının muğlak ifade içerdiğini kabul etti. Yazıda belirtilen adreste yapılan çalışmayı ve sonrasında düzenlenen raporun gerçekliği konusunda araştırma yürütmedi. Buradan anlaşılıyor ki mahkeme, İstanbul Emniyeti görevlilerini beraat ettirmek için konuların detaylarına girmeden üstünü kapattı. İstanbul Emniyetindeki çalışmaları yürüttüğü iddia edilen Komiser Altunbulak davada sanık değil tanık olarak ifade verdi.
Trabzon Emniyeti ise 8 Nisan 2006 tarihinde Erhan Tuncel ile yapılan görüşmeden elde edilen bilgileri F4 haber raporuna dönüştürerek önceki yazıdan farklı olarak sadece İstihbarat Daire Başkanlığına gönderdi. Bu yazıda Yasin Hayal’in eylemden vazgeçirilmeye çalışıldığı belirtildi. Engin Dinç ifadesinde, eylemin Haziran 2006’ya kadar hala düşünce aşamasında olduğunu ve konu ile yapacak başka bir şeyin olmadığını söyledi.
İstihbarat Daire Başkanlığına konu ile ilgili ulaşan en son bilgi ise 8 Nisan 2006 tarihli Yasin Hayal’in eylemden vazgeçirilmeye çalışıldığı F4 raporudur.
Sonuç:
- Mahkeme, İstanbul Emniyetine konu ile ilgili gerekenlerin yapıldığını ve yeterli olduğunu söyledi. Trabzon İstihbarat Şubesi'nin Haziran 2006’ya kadar üzerine düşenleri yaptığını söyledi. Konuyla ilgili en son Nisan 2006’da haber ulaşan İstihbarat Daire Başkanlığı görevlilerine ise neden illerin çalışmalarını koordine etmedin denilerek ceza verildi.
- Koordinasyon yapılması için illerin çalışmalarının yetersiz olması ve birbirlerinden haberlerinin olmaması gerekir. Mahkeme illerin yaptığı çalışmaları yeterli görmüştür. Aynı zamanda Trabzon Emniyeti İstanbul Emniyeti'ne yazı ile durumu bildirdiğine, İstanbul'da görevli Komiser Volkan Altunbulak'ın Trabzon İstihbaratta Komiser Özkan Mumcu'yu telefonla aradığına göre illerin birbirlerinden haberi vardır.
- Buna rağmen mahkeme sadece kasıtlı bir yaklaşımla sadece İstihbarat Daire görevlilerine ceza vermiştir.