Halen Ankara İl Emniyet Müdürü olan Engin Dinç, dava sürecindeki İstihbarat Daire Başkanlığı görevi başta olmak üzere uzun yıllar istihbarat birimlerinde çalışmıştır. Dink cinayetine ilişkin olarak kamu görevlilerinin yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanık sandalyesine oturan Engin Dinç hakkında, mahkemenin kanaati şu şekilde oluşmuştur:
“Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde 2006 yılının Temmuz ayına değin fiilen şube müdürlüğü görevini yürüttüğü, bu tarihten itibaren ise söz konusu şube ile irtibatının kalmadığı, yukarıda “delilerin değerlendirilmesi/vakıalar-iddialar” bahsinde ayrıntılı olarak irdelendiği üzere ve savunmaların aksini gösterir aleyhe bir husus da tespit edilemediğinden sanığın görevinden ayrıldıktan sonra gerçekleştiği anlaşılan eylemlere bu tarihlerde Afyon ilinde görevli oluşu dolayısıyla bir dahilinin bulunmadığının sabit olması uyarınca söz konusu cinayetten de sorumlu tutulamayacağına…”
Davada sanık olarak yargılanmasına rağmen İstihbarat Daire Başkanlığı görevine getirilen ve soruşturma savcısına defalarca yönettiği birim adına cinayete ilişkin raporlar sunan Engin Dinç ve süreçte üstlendiği rol dikkatle incelenmeyi hak etmektedir.
Kariyeri
Engin Dinç 1989 yılında Polis Akademisinden mezun olarak Komiser Yardımcısı rütbesiyle İstihbarat Daire Başkanlığında göreve başladı. İstihbarat Dairesi Başkanlığında 9 yıl çalıştıktan sonra sırasıyla Mardin, Trabzon, Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlükleri’nde İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptı. 3 Mayıs 2013 tarihinde İstihbarat Daire Başkanı, 25 Ekim 2016 tarihinde Eskişehir Emniyet Müdürü ve 7 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanan kararname ile Konya Emniyet Müdürü olarak atandı. 2 Ağustos 2023 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanı Atama kararına göre de Ankara İl Emniyet Müdürü olarak atanmıştır. Halen Ankara Emniyet Müdürü olarak görev yapmaktadır.
Hrant Dink cinayeti davasında Engin Dinç
Hrant Dink cinayetinin faillerinin bulunduğu ve takip edildiği Trabzon’a 26 Ağustos 2004 tarihinde şube müdürü olarak atandı. 21 Temmuz 2006 tarihine kadar Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptı. 2006 yılı Mayıs ayında Reşat Altay’ın Ramazan Akyürek yerine Trabzon İl Emniyet Müdürü olarak atanması üzerine, Altay ile anlaşamadı ve Trabzon’da başka bir birimde görevlendirildi. 28 Ağustos 2006 tarihinde de Afyonkarahisar İstihbarat Şube Müdürü olarak atandı.
Trabzon’da Erhan Tuncel’i yardımcı istihbarat elemanı olarak çalıştırması, elde ettiği Dink’e yönelik eyleme dair bilgileri İstanbul ile paylaşmasına rağmen, görev taptığı dönemde faillerin Trabzon’da yakalanmalarını sağlamadığı ve adli birimlere bilgileri intikal ettirmediğine ilişkin iddialar gündeme geldi. 12 Temmuz 2007 tarihinde tanık olarak savcılığa, 22 Temmuz 2007 tarihinde müfettişe, 17 Ağustos 2007 tarihinde tanık olarak savcılığa, 26 Ağustos 2015 tarihinde şüpheli olarak savcılığa ve 10 Ekim 2016 tarihinde de mahkemede sanık olarak ifade verdi. Nihayetinde açılan davada sanık listesinde ismi yer aldı.
Trabzon İstihbarat Müdürü olduğu dönemde Hrant Dink’in öldürüleceğine dair istihbarat alındı. 17 Şubat 2016 tarihinde elde edilen istihbari bilgiler İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğüne ve İstihbarat Daire Başkanlığına gönderildi. Elde edilen bilginin önemli olduğu değerlendirmesi yaparak haber elemanı Erhan Tuncel’le bizzat görüştü ve diğer personele Tuncel’e dikkat etmeleri ve maddi ihtiyaçlarının karşılanması talimatını verdi. İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne yazılan yazıda Dink’e yönelik “ses getirecek eylem” yapılacağı bilgisini hem yazılı olarak hem de telefonla bildirdiğini söyledi. Bu yazıda geçen ‘ses getirici eylem’ ifadesinin bombalama, silahla öldürme ve toplumda infial uyandıracak ciddi eylemleri ifade ettiğini ifadelerinde belirtti.
İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’i cep telefonundan arayarak, “Abi bunlar manyak bir grup, bu adamı öldürmek isteyen en az 10 tane grup vardır, ben sizin yerinizde olsam bu adamı korurum” dediğini Ahmet İlhan Güler’in de karşılık olarak “tamam kardeş ilgileniriz” dediğini mahkemedeki ifadesinde dile getirdi. Cinayeti işleyecek Yasin Hayal grubuna operasyon yapılmamasıyla ilgili olarak da ‘Yasin HAYAL grubunun Hrant DİNK e yönelik eylemi düşünce aşamasındaydı, eylemi gerçekleştirme adına herhangi bir fiili hazırlıkları bulunmamaktaydı, bir keşif ya da silah alımı gibi herhangi bir tespit edilmiş hareketleri yoktu, dinlenen telefon görüşmelerinde de bu yönde bir hazırlıkları olduğuna dair ifadeleri de yoktu, eylem daha çok Yasin Hayal’in düşüncesi aşamasındaydı, yakın çevresi ile sadece bu konuyu konuşuyordu, tasarladığı eylemle ilgili olarak benim görev yaptığım dönemde (2006 yılı Haziran ayı sonuna kadar) fiili bir hazırlığı tespit edilmiş olsaydı, bu konuyu operasyon aşamasına getirir, Terör Şube Müdürlüğüne bildirirdik’ şeklinde açıklama yaptı. İstanbul’a gönderdiği yazıda öldürme, bombalama ya da infial uyandıracak bir olay gerçekleşebileceğini yazmasına ve Ahmet İlhan Güler’e Dink’in korunması gerektiğini söylemesine rağmen konunun adli takibinin başlatılmaması konusundaki savunmasında yer alan çelişkiyi gideremedi.
Dinç, İstihbarat Daire Başkanı olduğu dönemde, soruşturmanın seyrini etkileyecek çok sayıda raporu savcılığa intikal ettirdi. Bunlar arasında, 27 Mayıs 2015 tarihli ve savcılığa cinayete ilişkin değerlendirmelerin gönderildiği resmi yazı, 9 Temmuz 2015 tarihli ve davanın diğer sanığı Yılmazer ve Akyürek’in ‘illegal’ olarak kurduğu iddia edilen C5 büroya ilişkin resmi yazı, 11 Eylül 2015 tarihli Trabzon’da yapılan incelemelere dair Bilgi Notu, 2015 Ekim tarihli başka bir Bilgi Notu ve son olarak yine 2015 Ekim tarihli C5 büro ile ilgili başka bir resmi yazı bulunmaktadır. Resmi yazı ve bilgi notlarının içeriğinden de rahatça anlaşılacağı üzere, Daire Başkanı sıfatı ile gönderdiği bilgi ve belgelerde diğer sanıklar aleyhine ithamlar ancak kendisini aklayacak ifadeler yer almaktadır.
Mahkemenin Engin Dinç’in Hrant Dink cinayetiyle ilgili sorumluluğunu reddetmesi, bazı soruları haklı olarak gündeme getirmektedir. Dinç’in İstihbarat Şube Müdürlüğü görevindeyken, Dink’e yönelik tehditlerin farkında olmasına rağmen yeterli önlem almadığı ve bu bilgileri ilgili birimlerle (örneğin Trabzon’daki adli kolluk ve il müdürü Reşat Altay ile) etkin bir şekilde paylaşmadığı iddiaları mevcuttur. Mahkemenin, Dinç’in bu dönemden sonra Afyon’da görev yapması ve Trabzon İstihbarat ile bağlantısının kesilmiş olmasını esas alarak sorumluluk reddi, bu önemli iddiaları göz ardı etmektedir. Dinç’in, istihbarat bilgilerini daha proaktif bir şekilde kullanması ve potansiyel tehditlere karşı daha etkin önlemler almasını beklememiştir mahkeme. Ancak hakkında mahkumiyet hükmü kurulan diğer sanıklar hakkında bu kadar objektif (!) değildir mahkeme.
Dinç hakkındaki iddiaların sadece Hrant Dink cinayeti ile ilgili olmadığını da vurgulamak gerekir. Örneğin, IŞİD’in 10 Ekim Ankara Gar Katliamı’na dair 8 Ekim 2015 tarihinde elde edilen istihbarat raporunun, 10 Ekim 2015 günü sabahı dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Dinç tarafından Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerine gönderildiği Mülkiye Müfettişleri raporunda ortaya çıkmıştı. Bu durum akıllara Dink cinayetinden sonra bir kez daha Dinç’in “istihbarat sakladığı” tepkilerine neden oldu. Yine, Konya İl Emniyet Müdürü olduğu dönemde Engin Dinç’in ismi Meram İlçesi’nde 7 kişilik Kürt ailenin ırkçı saldırıda öldürülmesinin ardından bir kez daha gündeme geldi.
En naif anlatımla, Mahkeme, Engin Dinç’in diğer sanıklar hakkında dava dosyasına gönderdiği bilgileri ve kendi ifadelerini doğru kabul ederken, diğer sanıkların savunmalarını suçtan kurtulmaya yönelik olduğu gerekçesiyle reddetmiştir. Bu durum, Dinç’e yönelik bir yargılama ayrıcalığı olduğunu açıkça göstermektedir. Dinç’in ifadelerine gösterilen bu inanç ve güven, diğer sanıkların savunmalarına gösterilen şüphe ve red ile karşılaştırıldığında, yargılama sürecinde bir çifte standart uygulandığı ortaya çıkmaktadır.