TR
ENG
Veli Küçük, Tuğgeneral rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli bir askeri personeldir. Adı Türkiye’de özellikle 1990’lı yıllarda çeşitli olaylarla anılmış ve gizli örgüt JİTEM’in (Türk Jandarma Teşkilatı içinde faaliyet gösteren ve yasadışı faaliyetleri olduğu iddia edilen bir birim olarak bilinmektedir) kurucusu olduğu iddia edilmiştir.
Küçük, Kemal Kerinçsiz ile birlikte Türklük davasını savunan çok sayıda protesto gösterisinde yer aldı. Bu eylemlerden birinde, Danıştay saldırısına karışan ve Ergenekon sanığı olan Muzaffer Tekin’in Küçük’ün elini öptüğü görüldü.
Küçük, Ergenekon’un üst düzey yöneticisi olarak yargılandı. Aynı zamanda Susurluk kazasında ölen aşırı milliyetçi mafya Abdullah Çatlı ve Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan ile ilişkileri ortaya çıktı.
Dink’i hedef alma/tehdit etme
Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz’in şikâyeti üzerine Dink’in de aralarında bulunduğu üç AGOS yazarı hakkında açılan “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” davasına müdahil olmak için dilekçe vermiş, ancak Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 16 Mayıs 2006 tarihinde yapılan duruşmada talebi reddedilmişti.
Hrant Dink’in avukatı Erdal Doğan, Dink’in Veli Küçük tarafından birkaç kez telefonla tehdit edildiğini ve Dink’in bu tehditlerden diğer tehditlere göre daha fazla tedirgin olduğunu belirtti. Kucuk, Hrant Dink’in Türklüğe hakaretten yargılanmasının ardından yapılan protestolarda en önde yürüyenlerden biriydi.
Adı birçok gizli yasadışı faaliyete karışmış olan aşırı Türk milliyetçisi Veli Küçük hakkında, 2015 yılında Savcı Gökalp Kökçü tarafından Hrant Dink cinayetindeki rolü soruşturulmadan takipsizlik kararı verildi.
Kemal Kerinçsiz, milliyetçi görüşleriyle tanınan bir avukat ve siyasetçidir. Türk milliyetçiliğini savunmuş ve Türk Ceza Kanunu’nun “Türklüğü aşağılamayı” suç sayan 301. maddesi uyarınca birçok tanınmış kişi aleyhine davalar açmıştır.
Oktay Yıldırım, Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Mehmet Zekeriya Öztürk ve Ergenekon davalarının diğer sanıkları Kerinçsiz tarafından yazarlara karşı düzenlenen protestolara katıldılar. Kerinçsiz’in kendisi de Ergenekon davalarında yargılandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, Erdoğan’ın Ergenekon davalarını komplo olarak nitelendirmesinin ardından karar Yargıtay tarafından bozuldu ve tüm sanıklar 2016 yılında beraat etti.
Dink’i hedef alma/tehdit etme
Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılması planlanan “İmparatorluğun Son Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi” başlıklı konferans mahkeme kararıyla iptal edildi. Boğaziçi konferansını iptal ettiren ve Dolapdere’deki konferans öncesinde ve sırasında protestolara katılan Kemal Kerinçsiz’di.
Hrant Dink’in yaptığı bir basın açıklamasının ardından Kemal Kerinçsiz ve arkadaşları Dink’ten şikâyetçi oldular ve Dink “adil yargılamayı etkileme” suçlamasıyla yeniden yargılandı. Dink’in yargılandığı davalardan birinin çıkışında, Dink’e fiziksel saldırı girişimlerini de içeren protestolar yaşandı.
Ali Fuat Yılmazer ifadesinde, Kemal Kerinçsiz’in Dink’in Türklüğe hakaret davasının duruşmalarına katıldığı günlerde Jandarma Genel Komutanlığı ve İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’na kayıtlı telefon numaralarını toplam 144 kez aradığının tespit edildiğini belirtti.
17/25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından Dink davasına atanan Savcı Gökalp Kökçü, 2015 yılında Kemal Kerinçsiz hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti.
Levent Temiz avukat ve siyasetçidir. Ülkü Ocakları’nın İstanbul İl Başkanlığını yapmıştır.
İstanbul Ülkü Ocakları ve İşçi Partisi tarafından 30 Ağustos 2003 tarihinde Taksim’de ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ mitingini düzenlemiştir. Veli Küçük 2008 yılında bu mitingin emrini kendisinin verdiğini itiraf etmiştir.
Levent Temiz, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’ye karşı adaylığını açıkladı ve partiden ihraç edildi. Ardından Vatan Partisi’ne katıldı ve Doğu Perinçek’in başdanışmanı oldu.
Levent Temiz’in Danıştay saldırısında kilit rol oynadığı iddia edilen Muzaffer Tekin ile 44, Ergenekon sanıklarından Veli Küçük ile 68 kez telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı.
Levent Temiz Ergenekon Davası’nda 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Dink’i hedef alma/tehdit etme
Levent Temiz 26 Şubat 2004 tarihinde Agos gazetesi önünde bir eylem düzenledi. Burada yaptığı açıklamada “Hrant Dink bundan sonra tüm öfke ve nefretimizin hedefidir” dedi. Başını çektiği grup “bir gece ansızın gelebiliriz” gibi tehditkâr sloganlar attı.
Levent Temiz hakkında Dink cinayetiyle ilgili herhangi bir işlem yapılmadı.
Özel Yılmaz eski bir milli istihbarat teşkilatı görevlisidir. “İrticayla mücadele eylem planı” davası kapsamında gözaltına alındı. Erdoğan’ın tüm Ergenekon davalarının kumpas olduğu yönündeki açıklamalarından sonra davalardan beraat etti. Dink cinayetinden önce İstanbul’da Milli İstihbarat Teşkilatı’nın bölge başkan yardımcısıydı.
Dink’i hedef alma/tehdit etme
Hrant Dink, 24 Şubat 2004 tarihinde İstanbul Valiliği’nde yapılan bir toplantıda “kendisine ve Ermenilere yönelik tehditlerin” varlığından haberdar edildi. Bu toplantı vali yardımcısı Ergun Güngör ve MİT görevlileri Özel Yılmaz ve Handan Selçuk tarafından gerçekleştirilmiştir. Özel Yılmaz, merhum Dink’e dikkatli olmasını, sokakta yazdıklarını yanlış anlayacak insanlar olduğunu söyledi. Dink, ölümünden önce yayımlanan bir yazısında, görüşmenin kendisini gözdağı vermek amacıyla yapıldığını söylemişti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, MİT görevlisi Özel Yılmaz hakkındaki “görevi ihmal” ve “görevi kötüye kullanma” suçlamalarını kabul etti; ancak Hrant Dink’i tehdit suçlaması “zamanaşımı” nedeniyle düşürüldü ve Yılmaz hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
Hrant Dink’in Sabiha Gökçen hakkında yazdığı yazının ardından Genelkurmay Başkanlığı yazılı bir açıklama yaparak konudan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
24 Şubat 2004 tarihinde İstanbul Valiliği’nde Hrant Dink ile yapılan görüşmenin aslında Genelkurmay Başkanlığı tarafından talep edildiği ve amacının Sabiha Gökçen hakkındaki yazının kaynağını öğrenmek olduğu iddia edildi. Bu iddia 2014 yılında Mit istanbul Bölge Başkan Yardımcısı Özel Yılmaz tarafından dile getirilmiştir.
Hürriyet, Sabiha Gökçen’in Ermeni olup olmadığına ilişkin bir haberin ardından Dink’e karşı kampanyanın başlatılmasında önemli bir rol oynadı. Bu haber önce Agos’ta, 15 gün sonra da Hürriyet’te manşet olarak yayımlandı.
Hürriyet, haberin “son derece dengeli ve tarafsız bir dille” yazıldığını iddia etse de Genelkurmay’ın sert açıklamaları ve konunun medyada geniş yer bulmasıyla ortam gerildi.
Hürriyet’in haberinin ardından Dink, Türk medyasında hedef haline geldi ve çeşitli yazılarla eleştirildi. Emin Çölaşan’ın yazısında Dink “Türklerin kanı zehirlidir” demekle suçlandı.
Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasını yorumsuz haberleştiren Hürriyet, sonraki dönemde Dink’e yönelik kampanyaya karşı daha net bir tavır alamadı.
Dink’e yönelik saldırılar arttıkça basın meslek örgütlerinden ve medyadan yeterli destek gelmedi. Bu durum Dink’i savunmasız bırakmış ve cinayete giden süreci şekillendirmiştir.
Dink’in öldürülmesine giden süreçte Hürriyet’in haber anlayışı ve tutumu olayların gelişiminde etkili bir faktör olarak öne çıkmaktadır.
Dink, "Ermeni'ye Bak" başlığıyla aşırı milliyetçi bir derginin hedefi oldu.